Zeka hepimizin fark edebileceğimizi düşündüğümüz bir kavramdır, ancak ölçümünün zor olması ve hatta tanımlanmasının güçlüğü sebebiyle kötü bir üne sahiptir. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru pek çok psikolog, çeşitli bilişsel yetenek testleri kullanarak, zekanın tarafsız şekilde ölçülesini sağlayacak yöntemler bulmaya girişti. Nihayetinde Wilhelm Wundt'un insanlar arasında zeka kıyası yapabilmek adına ortaya attığı Zeka katsayısı IQ kavramına ulaşıldı.
Ancak bu testler ve o zamandan bu yana yapılan zeka testlerinin çoğu tam olarak ölçülen şeyin ne olduğunu tanımlama konusunda başarısız oldular ki bu da Edwin Boring'in zekanın tanımına dair alaycı biçimde dile getirdiği zeka testlerininde ölçülen şeyler ifadesini gündeme taşıdı.
Konuyla ilgili araştırmaların başından beri zekanın doğuştan, yani kalıtsal olup olmadığı konusunda ateşli bir tartışma süregelmektedir. Fransız psikolog Alfred Binet, günümüzde hala geçerliliğini koruyan zeka testlerini geliştirdi ve zekanın doğuştan belirli olduğuna dair yaygın görüşe karşı çıktı. Bilişsel becerilerimizin yaşamımız boyunca değişmeye devam ettiğini ve zeka testlerinin de yalnızca belirli bir zaman diliminde, belirli bağlamdaki becerilerimizi ölçtüğünü öne sürdü.
0 Yorumlar