Aronson, ruhsal bozukluklara dair geleneksel düşüncelerin bireysel koşulları göz önünde bulundurma konusunda başarısız olduğuna inanan pek çok psikologlardan biriydi. Bu da bazı hastalıkların, özellikle duygu durum veya kaygı bozuklukları kategorisine konanların, aslında bazı bireylerin belirli durumlara verdikleri dogal reaksiyonlar mı, yoksa anormal davranışların izleri mi olduğu sorusunu gündeme getirdi.
Eleştirenlerin başında Thomas Szasz gelmekteydi. Kendisi fizyolojik nedenleri olan pek çok rahatsızlıgın mevcut oldugunu belirtti ancak ona göre, pek çok sözde ruhsal bozukluk yalnızca '' yaşamda ki problemlerden '' kaynaklanmaktaydı.
Ruhsal bozukluklara dair kategoriler, baş edebilme kapasitelerine aşan durumları yaşamak zorunda kalan insanları marjinalize etmek için uygun bir yoldur. Örnek olarak, Szasz '' bagımlılık '' ve '' baglılık '' terimlerinin, sıklıkla toplumsal olarak kabul görmeyen ilaçların kullanıcılarını yaftalamak adına kullanıldıgına dikkat çekti. Yardımcı olmak yerine onların yetersizliklerini yaftalıyordu.
Pek çok insan, duygu durum ve kaygı bozukluklarıyla '' sıradan '' bir yaşamın parçası olarak baş etmeye çalışır. İngiltere'de savaş zamanı başkanlık yapan Winston Churchill, depresyonla mücadele etmiş ve durumunun '' kara köpegi '' olarak adlandırmıştı.
0 Yorumlar